Burun Estetiği (Rinoplasti)

Burun Estetiği (Rinoplasti)

Rinoplasti (burun estetiği) plastik cerrahinin en sık yapılan estetik girişimlerinden biridir. Modern rinoplastide son 20 yıldır var olan eğilim, kemik-kıkırdak iskeletin aşırı küçültülmesi tekniklerinden sıyrılıp kıkırdakların mümkün olduğunca fazla yerinde bırakıldığı, eksik olan bölgelerin doldurulduğu, kontür bozukluklarını düzelten ve yapısal desteği yeniden oluşturan dikiş tekniklerinin uygulandığı doğal anatomiyi koruyan yöntemlere doğru kaymıştır. Ameliyat öncesi analiz ve klinik değerlendirme, teknikte yapılan iyileştirmeler ve açık yaklaşımlı rinoplastinin yaygınlaşması, burun anatomisinin ve burun cerrahisinin daha iyi anlaşılmasını sağlayarak daha tutarlı ve daha tahmin edilebilir estetik ve işlevsel sonuç elde edilmesine olanak vermiştir.

Tüm estetik işlemler öncesinde olduğu gibi, burun estetiği öncesi ön değerlendirmeye yeterli miktarda vakit ayırmak çok önemlidir.  Kişinin öncelikle kendi rahatsız olduğu noktaları anlatması, bizim gördüğümüz deformite ile kişinin algısı arasındaki ilişkiyi belirlemek açısından çok önemlidir. Çünkü bazen, görünen deformite ile hastanın algısı arasında çok belirgin bir fark olabilir; bu tip durumlarla karşılaşıldığında ameliyat kararı almak hastanın ameliyat sonrası mutsuzluğunu daha da attıracağından çok dikkatli davranılmalıdır. Örneğin, burnundaki milimetrik bir kemer dışında oldukça kabul edilebilir ve yüzüne uygun, makul bir burnu olan; ancak bunu günlük yaşamını etkileyecek kadar  büyük bir sorun haline getiren, ayna karşısından ayrılmayan, hayatında yaşadığı tüm sorunların kaynağını bu kusura bağlayan, ameliyat olduğunda tüm hayatının değişeceğini, ruh halinin  düzeleceğini, bambaşka bir insan olacağını düşünen ve bu fikir üzerinde yoğunlaşarak oldukça fazla vakit geçiren bir kişinin hekim tarafından iyi anlaşılmaması işlem sonrası bazı sorunlar yaratabilir.  “Vücut dismorfik sendromu” adı verilen bu durum çok nadir bir durum değildir ve doğru şekilde teşhis edilmeli, mümkünse ameliyat kararı verilmeden önce ilgili bölümlerden konsultasyon istenmelidir.

Burun, yüzün bağımsız bir parçası değildir. Yüzün diğer yapılarıyla uyumlu olmak zorunda olduğu gibi kendi anatomik parçalarının da birbiri ile uyumlu olması sonucu göze hoş görünen, doğal olan ve ölçülü bir burundan söz edilebilir. Burun, kemik ve kıkırdak iskelet ve bunların üzerini örten deri ve yumuşak doku, ayrıca havayolu fonksiyonuyla birlikte değerlendirilmelidir. Burun analizinde estetik bir burunda olması beklenen birçok oran ve açı değerleri tarif edilmiştir. Özellikle burun tabanı dudak arasındaki açı, burun deliklerinden geçen çizginin yüzün düzlemi ile yaptığı açı, burun genişliğinin ve uzunluğunun yüz genişliği ve uzunluğuna oranı, burun projeksiyonu ve dönüş açısı miktarı gibi bazı önemli değerler göz önünde bulundurulmalıdır; ancak bu matematiksel ve geometrik değerler, yüzün üç boyutlu karmaşık yapısında yeterli bir belirteç değildir. En doğru olan yaklaşım, bu oran ve normalleri aklın bir köşesinde bulundurarak, burnu tüm öğeleri ile üç boyutlu bir yapı olarak inceleyip iyi bir estetik “göz” ile değerlendirip doğru teşhisi koymak ve bu teşhise göre bir ameliyat stratejisi belirlemektir. Ameliyat öncesi çekilen fotoğrafların doğrudan ya da üç boyutlu olarak bazı bilgisayar simulasyon programlarında değiştirilerek ameliyat sonrası olası görünümün ortaya konulması bu bağlamda hem hastaya hem de cerraha faydalı olmaktadır. Bu görüntülerle elde edilen değişiklikler her ne kadar ameliyatta yapılan manevralarla çok fazla ilgisi olmasa da, hastanın burnundaki değişikliklerin yüz görünümüne nasıl etki edeceği hakkında fikir sahibi olması ayrıca hekime de yapacağı değişikliklerin bir stratejisini belirlemesi açısından yardımcı olabilir. Ancak şu unutulmamalıdır ki bir burun estetiği ameliyatı yaparken elinizde bir mouse değil bistüri, makas ve dikiş tutucu vardır ve değiştirdiğiniz şey bir resim ya da heykel değil, bir insanın canlılığı olan üç boyutlu bir organıdır. Bu fark nedeniyle fotoğraf bazlı çalışmalar sonucu elde edilen sonuç, yapılacak olan işlemin garantisi  olamaz. Vücudun bütün parçalarında olduğu gibi, burun da dinamik olarak değişen bir doğaya sahiptir. Burun ameliyatı ile hedeflenen görüntünün, zamanla değişiklikler göstereceği akılda tutulmalıdır ve buna yönelik önlemler alınmalıdır.

Burun ameliyatında kullanılan açık ve kapalı teknik sanıldığının aksine gerçek bir tartışma konusu değildir. Açık teknikte, kapalı teknikte var olan giriş yerlerine ek olarak  burun ucunun hemen altındaki “kolumella” adını verilen yapıdan da giriş sağlanır ve ameliyat sonrası bu alanda fazla belli olmayan ve dikkat çekmeyen milimetrik bir iz kalmaktadır. Burun ucunun aşırı deforme olduğu ve fazla değişiklik yapılmak zorunda olduğu durumlarda ya da ikincil ameliyatlarda  genellikle bu yöntem tercih edilir. Burun ucunun ve görünümünün nispeten iyi olduğu, sorunun daha çok burun sırtında olduğu durumlarda ise kapalı yöntem tercih edilebilir. Burun anatomisinin daha iyi ortaya konması, daha iyi ve geniş bir görüş sağlaması, burun ucu işlemlerinin daha ayrıntılı ve güvenle yapılması yönünden kapalı yönteme göre avantajları vardır; ancak bazı yazarlar tarafından burnun lenfatik ve venöz dolaşımını etkilediği ve bu nedenle ameliyat sonrası ödemin daha uzun sürdüğü; burnun projeksiyonunu sağlayan yapıların kapalı yöntemde daha iyi korunduğu iddia edilmektedir. Ancak şu da unutulmamalıdır ki burun ameliyatlarında giriş yönteminden çok, bundan sonra ne yaptığınız çok daha önemlidir. Burun kıkırdak ve kemiğinden oluşan iskelet yapısına mümkün olduğunca koruyucu davranmak, aşırı eksiltme, çıkarma ve küçültmelerden kaçınmak, anatomiye uygun planda çalışmak, her hastaya göre özel olarak ameliyat öncesi belirlenen stratejiye uygun olarak değişiklikler yapmak, teşhise uygun bir tedavi belirlemek, burunda zamanla olabilecek değişiklikleri öngörerek bunlara yönelik önlemleri almak, doğal görünümü bozacak aşırı düzeltmelerden kaçınmak, burnun nefes almaya yarayan bir organ olduğunu unutmayıp işlevsel bütünlüğünü korumak hem açık hem kapalı teknikte istenilen sonuca ulaşmanın şifreleridir. Bütün bu kritik noktalara uyulduğu zaman, tekniğin önemi doğal olarak ortadan kalmaktadır. Ayrıca, cerrahın alıştığı, kendini daha rahat hissettiği ve sonuçlarını kestirebildiği kısacası en iyi bildiği  tekniği uygulaması çok daha önemlidir.

Estetik burun ameliyatı isteğiyle başvuran hastaların çoğunda aynı zamanda nefes problemi de vardır. Bu gibi durumlarda nefes yolunu açma işlemini de aynı ameliyatta başarı ile kliniğimizde gerçekleştiriyoruz. Bunun yanında, nefes sorunu olmayan ancak ameliyat bulgusu olarak havayolu darlığı ya da hafif septum eğriliği olan hastalarda da ameliyat sonrası nefes sorunu yaşanmaması amacıyla da “septoplasti” işlemini yapmayı tercih ediyoruz. Bunların iki farklı seansta yapılmasının birçok dezavantajı olduğundan aynı ameliyatın bir parçası olarak yapılmasını tavsiye ediyoruz. Burun açıklığını ikiye ayıran bir orta hat yapısı olan ve kemik ve kıkırdaktan oluşan “septum” adını verdiğimiz yapının eğrilikleri bazı durumlarda burnun piramid bölgesine de yansır, ayrıca burun deliklerinde de asimetriye neden olabilir;  bu durumda eğri burun dediğimiz sorun ortaya çıkar ve  septuma yönelik  olan girişimlerin  yanında üst kıkırdak, alt kıkırdak, burun ucu ve burun kemiği dahil olmak üzere burnun tüm yapılarındaki eğrilik titizlikle ele alınmalı ve düzeltici değişiklikler yapılmalıdır.

Erkeklerde burun estetiği çok ayrı bir kategori olarak ele alınmak zorundadır. “Burun estetiği yaptırmış” olduğu belirgin olan bir erkek görünümü hiç istenen bir durum  değildir ve kişinin sosyal yaşamını oldukça fazla olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle erkekte, aşırı daraltma, küçültme ve kaldırmadan kaçınılmalıdır.  Estetik cerrahların, kadın burnunda alıştıkları oranları erkekte uygulamaya çalışmaları maalesef hoş olmayan sonuçlar doğurmaktadır. Bir kadında iyi görünmeyen kemerli bir burun bir erkeğin yüz hatlarına çok iyi uyum sağlayıp ona “yakışıyor” olabilir. Bu nedenle bir erkeğin estetik ameliyatı olma talebine cevap verirken çok dikkatli olunmalıdır. Erkeklerde genellikle eğrilik, asimetri ve nefes alma problemi yaratan septum eğriliği durumlarında ameliyat yapıyoruz. Burun ile dudak arasındaki açı erkeklerde kadınlara oranla daha dar olmalıdır. Burun sırtı aşırı düşürülmemeli, burnun yukarı dönüş açısı aşırı artırılmamalı, alt kıkırdaklar mümkünse daraltılmamalıdır. Bir şeyi “az” yapmanın daha zor olduğu göz önünde bulundurularak her adım kontrol edilerek ve planlı bir şekilde atılmalıdır. Çünkü bir burun tek başına güzel görünse de, erkekte “kadınsı” durması güzel bir sonuç değildir.

Burun ameliyatlarını her zaman genel anestezi altında yapıyoruz ve burundaki bozukluk ve septum girişiminin varlığına göre değişmekle birlikte ortalama ameliyat süremiz  2-3 saattir. Bir gecelik yatış sonrası hastamızı ertesi sabah taburcu ediyoruz.  Burun ameliyatları sonrası ağrı, çok az gördüğümüz bir durumdur. Ağrı durumunda ise normal ağrı kesiciler yeterli olmaktadır. Göz kapaklarına yansıyan şişlikler ise hastadan hastaya göre değişmekle birlikte genellikle 2-3 gün devam etmektedir. Nefes alma sorunu olmayan hastalarda genellikle tamponları ertesi gün çıkarıyoruz. Bu tamponlar burnun sadece uç kısmına yerleştirildiğinden çıkarırken ağrı yapmamaktadır. Belirgin septum eğriliği olan ve septuma yönelik girişim yaptığımız hastalarda  uyguladığımız, içinde nefes almaya yönelik delikleri olan silikonlu tamponlarımızı ise 5-7 gün sonra çıkarıyoruz. Bu tamponların çıkarılmasında da aşırı bir rahatsızlık, ağrı yaşamıyoruz. Ameliyat sonrası birinci haftada termoplastik burun splintini çıkarıp ödemi daha iyi kontrol etmesi açısından ince bantlar uyguluyoruz. Bu bantlar da 5 gün kaldıktan sonra tamamen çıkarıyoruz. Hastalarımız genellikle, bu bir haftalık süre boyunca çalışmamayı ve istirahat etmeyi tercih etse de ameliyat sonrası 3. günden sonra eğer çok ağır bir işiniz yoksa çalışmanızda herhangi bir sakınca görmüyoruz. Burun ameliyatları sonrasında kullandığımız ısı ile şekillendirilen plastik maddeden yapılan bu splint eski uygulanan alçı yönteminin aksine küçük, kibar ve estetik durduğu için sosyal açıdan da hastayı rahatsız etmemektedir.   İlk 2-3 ay boyunca burnunuzu korumanızı, mümkünse gözlük kullanmamanızı tavsiye ediyoruz. Burnun splintten çıktıktan sonraki ilk görüntüsü, kesin görüntüsü değildir; burnun son halini alması için en az 6 ay beklemek gerekir ancak ilk aylarda ödemlerin azalması ile  bu “oturma” sürecinin büyük bir kısmı gerçekleşir. Özellikle aşırı kemerli olan ya da sarkık ve büyük burun ucu olan hastalarda, geniş olan derinin ameliyat ile  küçültülmüş olan iskelete uyum sağlayarak küçülmesi daha çok zaman alır ve bu süreç boyunca burunda değişmeler devam edeceğinden biraz sabırlı olmak gerekebilir.

Hiçbir estetik girişimde olmadığı gibi, burun estetiğinin zamanlamasında mevsimsel bir tercih yoktur; yani yazın da yapılabilir. Ameliyat sonrası erken dönem olan ilk 3 haftada burun güneşten ve dış etkenlerden  korunduğu sürece tatile çıkmakta herhangi bir sakınca yoktur.

Op. Dr. U. Sinan Ersoy
Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi

Bu gönderiyi paylaş