Yağ Enjeksiyonu ve Kök Hücre Transferi
Yağ transferi, yaşlanmaya, travmaya veya hastalığa bağlı doku kaybını yerine koymak ya da yüzde, ellerde ve vücudun başka yerlerinde genşleşmeyi ve kontür düzelmesini sağlamak amacıyla kulanılabilir. Birçok estetik ve rekonstrüktif sorun, az girişimsel olan bu yöntemle çözülebilir ancak hasta seçimi çok önemlidir. Yaşlı hastalarda, hacim kaybından dolayı yüzde dolgunluğu yeniden sağlamak, kırışıklıkların ve iskelet görünümünü azaltmak açısından ; yüzünün görünümünden dolayı mutsuz olan genç hastalarda ise yanaklarda, çenede hacimsel etiki yaratmak ve dudak kenarındaki çizgilenmeleri tedavi etmek açısından etkin ve uzun etkili bir yöntemdir. Ayrıca yüzün yarısının gelişiminin bozulduğu ve sendromlar gibi bazı doğuştan gelen bozukluklarda; geçirilmiş travmaya bağlı doku kaybı durumlarında; estetik girişimler sonucu oluşan deformasyonlarda güvenli ve etkin bir tedavi sağlayabilir. Yaşlanmış bireylerin el sırtlarında yumuşak dokunun azalmasına, derinin incelmesine ve kas dolgunluğunun azalmasına bağlı tendonların ve damarların daha belirgin hale gelmesi sonucu oluşan “yıpranmış” el görünümünün geri çevrilmesinde sadece dolgunluk yaratmakla kalmaz aynı zamanda deriyi de kalınlaştırarak keskin yapıların daha az görünür hale gelmesine yol açıp gençleşme sağlar. Liposuction sonrası oluşan istenmeyen çöküklüklerin tedavisinde de tercih edilebilir.
Yağ enjeksiyonu, büyütme amacıyla da güvenle kullanılabilir; hastanın kendi dokusundan elde edildiği için özellikle meme ve kalça büyütmede, ptotezin dezavantajlarını elemek amacıyla çok iyi bir seçenek olmaktadır. Bu yöntemle elde edilen hacimsel büyüme, kalıcıdır; verildiği yerde beslenmeye başladığı anda çevre dokulara entegre olduğundan daha doğal bir görünüm vermektedir; ancak tek dezavantajı enjekte edilen yağ dokusunun ne kadarının emilip ne kadarının kalıcı olacağını önceden kestirmek mümkün değildir. Kalça büyütmede, protez kullanımıyla oluşan sorunlar oldukça fazla olduğundan kliniğimizde yağ enjeksiyonu birinci seçenek olarak uygulanmaktadır. Vücut şekilllendirmede liposuction, mutlaka lipoenjeksiyon ile birlikte kombine edilmektedir. Çünkü vücut şeklinden mutsuz olarak gelen tüm hastalarda yağ dağılımında orantısızlık ve düzensizlik vardır. Yani bir bölgede yağ fazlası varken başka bir bölgede eksiklik vardır. Bu, göze hoş gelmeyen bir kontur düzensizliği yaratır. Ayrıca bu hastaların çoğunluğu fazla kilolu ya da obez değil, aksine normal kilodadırlar. İşte bu tip durumlarda, sadece liposuction değil “lipo-şekillendirme” uyguluyoruz. Bir başka deyişle “zengin”den alıp “fakire” veriyoruz. Belli anatomik noktaları ve kırmızı çizgileri hesaba katarak yaptığımız liposuction sonucu elde ettiğimiz yağ parçacıklarını, kalçanın orta kısmında kas altına vererek kalçada büyüme, yuvarlaklaşma ve gençleşme sağlıyoruz. Bu yöntemin uygulanması için kalçalarınızın çok küçük ya da çok sarkık olması da gerekmiyor. Normal büyüklüğe sahip olan hastalarda az miktarlarda dahi uygulandığında kalçalarda dolgunluk, daha düzgün ve pürüzsüz bir yüzey, portakal kabuğu görünümünde belirgin azalma ve sarkık olmayan,daha yuvarlak hatlara sahip daha genç bir görünüm elde ediyoruz.
Yağ enjeksiyonun yeni bir kullanım alanı da belirgin iyileştirme özelliğinden ileri gelmektedir. Özellikle radyoterapi sonrası gelişen ülserlerin tedavisinde hasarlı dokuların iyileşmesini sağladığı gibi gergin ve esneme yeteneğini kaybetmiş olan dokuyu normal kıvamına ve yapısına getirir, ayrıca kontür deformitelerini düzeltir.
Küçük miktarlarda yağ enjeksiyonu lokal anestezi altında yapılabilir,ancak birkaç mililitreden daha fazla ihtiyaç duyulan enjeksiyonlarda genelikle sedasyon (yüzeysel anestezi) gerekir. Yüz için çoğunlukla geniş hacimler gerekli olmadığından zayıf da olsa tüm hastalarda yeterli yağ doğrudan enjektörün negatif basıncıyla elde edilebilir; ancak ellere, memelere ve vücudun diğer bölgelerine yapılacaksa geniş hacimlere ihtiyaç duyulduğundan liposuction ile toplanan yağı kullanmak daha uygun ve hızlı olmaktadır. Liposuction ile elde edilen yağ, normalde cihaz üzerinde bulunan ve steril olmayan bir kaba toplanmaktadır ve buradaki yağ, ameliyat sahasının dışında olduğundan ve steril olmadığından kullanımı uygun değildir. Biz buna çözüm olarak, bir ara mekanizma görevi üstelenen filtreli bir aperey yardımıyla , liposuction ile toplanan yağı hazneye dolmadan önce ameliyat masasında steril bir şekilde biriktirip, filtre ettikten sonra enjektörlere doldurup kanüller yardımıyla hedeflenen bölgeye enjekte etmekteyiz. Özel olarak geliştirilmiş bu aperey sayesinde istediğimiz kadar fazla yağı, hatta hiç dışarı almaksızın liposuction ile topladığımız yağın tümünü enjekte edilmeye hazır hale getiriyoruz. Yüzdeki çizgiler ve dudaklar için yağ enjeksiyonu yapacaksak, alınan yağı çok ince hale getiren özel olarak tasarlanmış kanüller kullanıyoruz. Çünkü yüz bölgesinde çok kalın enjekte edilen yağlar, işlem sonrası ele gelen ya da gözle görülen düzensizlikler yaratabilir. Eğer mümkünse, çok ince derisi olan göz kapaklarına yağ enjeksiyonu yapmaktan kaçınılmalıdır; ya da derin tabakaya, çok ince ve kontrollü bir şekilde yapılmalıdır; aksi takdirde çözümü çok zor olan sorunlarla karşılaşılabilir.
Yağ dokusunun oldukça fazla miktarda kök hücre içerdiği anlaşıldıktan sonra günümüzde yağdan alınan kök hücrelerinin çok geniş alanlarda kullanımı söz konusu olmaktadır. Doku mühendisliğinde kaydedilen bu ilerlemeler aynı zamanda üniversitemizde de yapılan çeşitli deneysel ve klinik araştırmalarla birlikte geliştirilmektedir. Bu kök hücrelerin kültüre edilip çoğaltılmasıyla hedeflenen dokunun oluşturulmasına yönelik kliniğimizde de yürütülen çalışmaların önümüzdeki yıllarda tıp alanında çok heyecan verici ilerlemeler sağlaması beklenmektedir.
Op. Dr. U. Sinan Ersoy
Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi